top of page

Kan Transfüzyonu: Ne Zaman Gerekir, Güvenli mi?

  • Yazarın fotoğrafı: Haluk Demiroğlu
    Haluk Demiroğlu
  • 1 Tem
  • 2 dakikada okunur

Kan transfüzyonu nedir?

Kan transfüzyonu, eksik veya yetersiz olan kan bileşenlerinin damar yoluyla hastaya verilmesidir. Günümüzde kan, tam kan şeklinde değil, bileşenlerine ayrılarak (eritrosit süspansiyonu, trombosit süspansiyonu, plazma, kriyopresipitat gibi) ihtiyaç doğrultusunda verilir.

Modern tıpta kan transfüzyonu, pek çok hayat kurtarıcı müdahalenin temelini oluşturur.


Hangi durumlarda kan transfüzyonu gerekir?

Kan transfüzyonu gerektiren durumlar çok çeşitlidir. En sık başvurulan durumlar şunlardır:


Anemi (kansızlık)

  • Ağır ve semptomatik anemi (örneğin hemoglobin seviyesi <7-8 g/dL ve hastada ciddi halsizlik, nefes darlığı varsa).

  • Kronik hastalık anemilerinde, semptomatik ve dirençli vakalar.


Kan kaybı

  • Travma, ameliyat veya sindirim sistemi kanamaları sonucu akut kan kaybı.

  • Doğum sonrası şiddetli kanamalar.


Kanama bozuklukları

  • Koagülopati (pıhtılaşma bozukluğu) olan hastalarda taze donmuş plazma veya kriyopresipitat ihtiyacı.

  • Trombositopeniye bağlı (düşük trombosit sayısı) kanama riskinin yüksek olduğu durumlarda trombosit transfüzyonu.


Hematolojik maligniteler

  • Lösemi, lenfoma, miyelodisplastik sendrom gibi hastalıklarda kemoterapiye bağlı kemik iliği baskılanması sırasında.


Kan transfüzyonu nasıl yapılır?

Transfüzyon öncesinde mutlaka şu hazırlıklar yapılır:

  • Kan grubu tayini ve çapraz karşılaştırma (cross-match).

  • Transfüzyon sırasında vital bulguların (tansiyon, nabız, ateş) yakın takibi.

  • Hastanın olası reaksiyon belirtileri açısından gözlemlenmesi.

Her kan ürünü, oda sıcaklığında veya özel ısı aralıklarında saklanır ve belirlenen süre içinde uygulanmalıdır.


Transfüzyonun riskleri var mıdır?

Kan transfüzyonu, modern test ve tarama yöntemleri sayesinde oldukça güvenli hale gelmiştir. Ancak tamamen risksiz değildir. Olası riskler şunlardır:

  • Alerjik reaksiyonlar: Hafif döküntülerden, nadiren ciddi anaflaksiye kadar değişebilir.

  • Ateş reaksiyonları: Özellikle lökosit antikorlarına bağlı.

  • Transfüzyonla ilişkili akut akciğer hasarı (TRALI): Nadir fakat ciddi bir durumdur.

  • Hacim yüklenmesi: Özellikle kalp ve böbrek hastalarında dikkatli olunmalıdır.

  • Enfeksiyon riski: Günümüzde viral (HIV, hepatit B, C) ve bakteriyel bulaş riski oldukça azalmıştır; ancak tamamen sıfır değildir.

  • Demir yüklenmesi: Tekrarlayan eritrosit transfüzyonlarında uzun vadede vücutta demir birikimi olabilir.


Kan bağışı ve güvenliği

Türkiye’de ve dünyada, kan ürünleri gönüllü ve karşılıksız bağış yoluyla temin edilir. Kan merkezlerinde her ünite kan; HIV, hepatit B ve C, sifiliz gibi bulaşıcı hastalıklar açısından titizlikle test edilir.

Kan bağışı, hem toplumsal dayanışmayı artırır hem de hayat kurtarır. Sağlıklı bireylerin düzenli aralıklarla kan bağışlaması teşvik edilir.


Transfüzyon sonrası takip

Transfüzyon sonrası hastanın kan değerleri, vital bulguları ve olası geç reaksiyonlar izlenir. Özellikle geç dönemde gelişebilecek hemolitik reaksiyonlar ve antikor gelişimi açısından takip önemlidir.


Sonuç

Kan transfüzyonu, uygun endikasyonlarla ve deneyimli sağlık ekipleri tarafından yapıldığında oldukça güvenli ve yaşamsal bir uygulamadır. Ancak gereksiz veya kontrolsüz transfüzyonlardan kaçınılmalı, her durumda yarar-zarar dengesi dikkatle değerlendirilmelidir. Kan bağışının yaygınlaştırılması ve toplumda bilinç artırılması, sağlık sisteminin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.


Bilgilendirme Notu

Bu yazı, genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza danışınız.

 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page